Trump, başkanlığı döneminde bu iki ülkeyle ilgili izlediği diplomasi ve liderlerle kurduğu kişisel ilişkiler sayesinde bu tür krizlerin çözümünde etkili olabileceğini belirtti.
Trump’ın başkanlığı döneminde Kuzey Kore ile yürüttüğü ilişkiler dikkat çekiciydi. 2018 ve 2019 yıllarında Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile bir dizi zirve gerçekleştiren Trump, Kuzey Kore'nin nükleer silah programını durdurma amacıyla müzakereler başlatmıştı. Ancak bu zirvelerden somut bir anlaşma çıkmadı ve Pyongyang yönetimi nükleer faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. Trump, buna rağmen Kim Jong-un ile olan kişisel bağlarının, gerektiğinde sorunu hızlıca çözebileceği anlamına geldiğini savunuyor.
İran konusunda ise Trump, başkanlığı döneminde Barack Obama'nın imzaladığı 2015 İran Nükleer Anlaşması'ndan çekilmişti. Bu adımıyla Tahran’a karşı ağır ekonomik yaptırımlar uygulayan Trump, İran'ı müzakere masasına zorlamak istemişti. Ancak, bu yaptırımların ardından iki ülke arasındaki ilişkiler daha da gerildi. Trump, Tahran yönetiminin tutumuna rağmen, telefon diplomasisi ile İran'la da hızlı bir çözüm yolu bulunabileceğini ifade ediyor.
Trump’ın bu açıklamaları, onun dış politika yaklaşımında geleneksel diplomatik yollar yerine kişisel ilişkilere ve doğrudan temaslara daha fazla önem verdiğini gösteriyor. Kuzey Kore ve İran gibi uluslararası krizlerde telefonla çözüm önerisi ise dünya genelinde diplomatik çevrelerde tartışmalara yol açabilir. Kritik sorular, bu tür kişisel diplomasinin ne kadar sürdürülebilir olduğu ve somut sonuçlara ne ölçüde ulaşılabileceği etrafında dönüyor. Trump ise bu iki ülkeyle geçmişte kurduğu ilişkilerin, günümüz sorunlarına çözüm getirebileceği konusunda kararlı olduğunu vurguluyor.