Sena, ruhunu derinden etkileyen bir konuda cesurca sesini yükseltiyor. Son dönemde sıkça yaşanan kadın cinayetleri, toplumun her kesiminde derin yaralar açmaya devam ediyor. Kadınların hayatlarının son bulması, yanında getirdiği travmalara ve travma sonrası yaşanan acılara rağmen, sesini duyurmakta kararlı olan Sena, "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum!" dedi. Bu basit ama güçlü ifade ile, kendi hikayesinin ve başka kadınların yaşadığı acıların yalnızca birer istatistik olmadığını vurgulamak istiyor.
Türkiye'de her yıl artan kadın cinayeti sayısı, istatistiklerin ötesinde bir acı hikaye sunuyor. Her bir cinayet, kaybedilen bir hayatın, yıkılan bir ailenin ve yok olan hayallerin seceresini taşıyor. Sena, toplumun belleğinde yer edinmeye çalışan bu acı gerçekleri dile getirerek, yalnızca bir sayının ötesinde, insan hikayeleri olduğunu hatırlatıyor. Her cinayet, arkasında yaşayanların hayatını derinden etkilemekte ve toplumsal yapıyı sarsmaktadır. Bu nedenle, sadece istatistiklerde değil, insanların kalplerinde ve zihinlerinde de bu konuda bir değişim yaratılması gerektiği ortada. Sena, bu noktada herkese seslenerek, "Birlikte duralım! Kadın cinayetlerini durdurmak için, hep birlikte harekete geçmeliyiz!" diyor.
Sena, sadece kendi hikayesini anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda diğer kadınların da sesini duyurabilmesi için bir platform oluşturmaya çalışıyor. Sosyal medya üzerinden başlattığı kampanya ile, kadınların yaşadığı sorunları ve mücadelelerini herkesle paylaşmayı hedefliyor. "Farkındalığımızı arttırarak, bu hayata dair umut dolu bir gelecek yaratabiliriz," diyen Sena, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve şiddet konularında farkındalığın artırılması için yapılması gerekenleri sıralıyor. Eğitim programları, seminerler ve atölye çalışmaları ile kadınların güçlenmesini hedefleyen Sena, bu konularda seslerini duyurabilecekleri destek noktaları oluşturuyor.
Kadınların gücünü bir araya getirerek, toplumsal bir değişim yaratma gayreti içinde olan Sena'nın hikayesi, yalnızca kendi mücadele sürecinde değil, tüm kadınlar için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Bu anlamda, kadın cinayetlerinin önlenmesi için her bireyin sorumluluk alması gerektiğini belirten Sena, "Harekete geçmezsek, yalnızca seyirci kalırız," diyerek herkesi daha fazla duyarlı olmaya çağırıyor.
Sena’nın mücadelesi bir kadın hikayesinin çok ötesinde; adaletin, eşitliğin ve değişimin sesi haline gelmiştir. Bu tür duruşlar, toplumda köklü bir değişim yaratacak önemli etkenlerden biridir. Belki de bu hikaye, başka hayatlara dokunarak, kadına yönelik şiddetle savaşta önemli bir adım olacaktır. Unutulmamalıdır ki; her çığlık bir canı kurtarabilir ve her ses, bir toplumu değiştirebilir.
Kadın cinayetleriyle ilgili farkındalık yaratmak için yürütülen tüm çalışmaların yanı sıra, kadınlara yönelik şiddetin sona ermesi için yasal düzenlemelerin de gözden geçirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu konuda, toplumsal baskının arttırılması ve kadınlara daha iyi koşullar sağlanması gerekmektedir. Sena'nın cesur sesi, toplumda bu değişimi başlatma potansiyeline sahip. Her kadın, yaşamaya ve hayatta kalmaya değer; bu yüzden, Sena gibi cesur kadınların sesi, kadın cinayetlerini durdurmak için bir umut ışığı olmaya devam edecektir.
Sonuç olarak, Sena'nın yardım çığlığı, toplumun duvarlarını sarsan bir çağrıdır. Kadın cinayetlerine karşı duyarlılığımızı artırmalıyız ve bu konuda farkındalığı yaymak için elimizden geleni yapmalıyız. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum!" diyerek çıktığı bu yolculuk, yalnızca kendi hikayesini değil, tüm kadınların hikayesini anlatacak bir farkındalık yolculuğuna dönüşmelidir. Bu çağrıya kulak vererek, hep birlikte daha adil ve eşit bir toplum için harekete geçmeliyiz.