Son yıllarda jeopolitik gerginliklerin arttığı Orta Doğu’da, İsrail’in güvenlik politikaları ve askeri stratejileri dünya gündeminde önemli bir yer tutuyor. Ancak, son günlerde yaşanan gelişmeler, İsrail’in füze savunma sisteminin etkinliğini sorgulatmaya başladı. Özellikle ABD tarafından sağlanan askeri destek eksikliğinin, ülkenin savunma mekanizmaları üzerinde yarattığı olumsuz etkiler giderek daha görünür hale geliyor. Bu yazıda, İsrail’in füze kalkanı sistemlerinde yaşadığı zorlukları, ABD ile olan ilişkilerinin seyrini ve bölgedeki güvenlik dinamiklerini ele alacağız.
İsrail, uzun yıllardır "Demir Dome" adlı füze savunma sistemini kullanmaktadır. Bu sistem, ülkenin hava sahasına yönelik tehditleri etkisiz hale getirmeye yönelik geliştirilmiştir. Özellikle, Filistin topraklarından atılan roketlere karşı koruma sağlamak amacıyla kurulan bu sistem, ABD’nin sağladığı mali ve teknik destekle güç kazanmıştır. Ancak, son günlerde yaşanan gelişmeler, İsrail'in füze kalkanının, ABD destek boşluğu ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir. ABD'nin askeri yardımlarının azalması, İsrail’in hava savunma sisteminin etkisini azaltan bir faktör olarak öne çıkmaktadır. ABD'nin İsrail'e olan desteği, sadece finansal yardımlarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda teknolojik işbirliği ve askeri eğitim gibi birçok alanı da kapsamaktadır. Ancak, son 10 gündür süregelen bir dizi olay, bu desteklerin nasıl etkisini kaybettiğinin göstergesi olmuştur.
Kısa bir süre önce, İsrail’in hava savunma sisteminde yaşadığı aksaklıklar, özellikle de ABD'nin desteklemediği bir dönemde oldukça büyüyen bir krize dönüştü. Son 10 gün içerisinde meydana gelen saldırılar, İsrail’in füze kalkanının alarm düzeyine ulaşmasına neden oldu. Yerel güvenlik kaynaklarına göre, ülke merkezine yönelik yapılan saldırılar, sistemin gerçek zamanlı tepkisini yavaşlattı ve bu durum, yetkililer arasında endişe yarattı. Birçok askeri uzman, ABD’nin yardımlarının azalmasının İsrail’in savunma sisteminin etkinliğini büyük ölçüde sarstığını ve uzun vadede bu durumun İsrail’in güvenlik denkleminde ciddi yaralar açabileceğini ifade ediyor. Özellikle hava sahasında yaşanan aksamalar, ülkenin askeri operasyon yürütme kabiliyetini de tehdit ediyor ve bunun sonuçları çok daha derin olabilir. Ayrıca, ABD’nin destek eksikliği, diğer komşu ülkelerin hareketliliğini artırmasına neden olabileceği endişesi taşıyor.
Öte yandan, bu durumun etkileri yalnızca askeri anlamda kısıtlı kalmayıp, stratejik ve siyasi alanda da hissedilecektir. İsrail yönetimi, ABD’nin desteğinin azalmasının yanı sıra, bölgedeki diğer güçlerin de İslami gruplar üzerinden güç kazanma çabalarına dair ciddi kaygılar taşımaktadır. Artabilen gerilim, İsrail’in cadde ve sokaklarında daha fazla güvenlik önlemi alınmasına neden olurken, halkın günlük yaşamında da belirgin değişiklikler gözlemlenmektedir.
Sonuç olarak, İsrail’in füze kalkanı, son 10 günde yaşanan bu gelişmeler ışığında, yalnızca askeri bir kaygının ötesine geçmiştir. Ülkenin jeopolitik durumu, özellikle ABD ile olan ilişkilerine dayanan bu dinamikler, birçok kilit sorunu da beraberinde getiriyor. Tüm bu süreçler ışığında, Orta Doğu’daki güvenlik dengelerinin nasıl şekilleneceği ise ilerleyen günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacak gibi görünüyor. İsrail, bu kriz ortamından çıkmanın yollarını ararken, uluslararası topluluğun da bu durumu takip etmesi ve dersler çıkarması gerekecek.