Hayatta en kötü acılardan biri evlat acısıdır. Bir babanın gözünden yaşanılan bu acı dolu hikaye, kaybolan evladının geleceği umuduyla dolu. "Doktora gitti, gelecek diyorum" sözleriyle tanınan bu adam, hem duygusal hem de gizemli bir yaşamın kapılarını aralıyor. Peki, bu baba neden 'gözleri kapalı bekliyor' diyerek evladının bir gün geri döneceğini düşünüyor? Acılı bir babanın kalbinde sakladığı sır ne?
Evlatlarını kaybetmek, herhangi bir insan için en derin yaralardan birisidir. Ancak bazı acılar, diğerlerinin yanında özellikle derin ve dayanılmaz olabilir. 45 yaşındaki Ahmet Y., yıllar önce kaybolan 10 yaşındaki oğlu Mustafa'yı hala her gece rüyalarında görüyor. Oğlunun sırra kadem bastığı gün, Ahmet'in hayatı tamamen değişti. İlk başta büyük bir yıkım içinde buldu kendini. Ailesi ve arkadaşları onun yaşadığı bu travmanın nasıl bir çığ gibi büyüdüğüne tanıklık etti. Ancak zamanla, acılı baba derin bir umut geliştirmeye başladı. Oğlunun bir gün geri döneceğine inanmak, onu hayatta tutan en önemli kazancı oldu.
“Doktora gitti, gelecek diyorum” diyerek son günlerinin çoğunda bu sözü tekrarlıyor. Kimi çevresindekiler bu durumu bir tür psikolojik ‘savunma mekanizması’ olarak değerlendirirken, kimileri de onun umudunun ne kadar güçlü olduğunu vurguluyor. O, bu sır dolu hikayeyi kimseyle paylaşmadı. Sadece oğlunun bir gün döneceği gün için bekliyor. Yaşadığı bu devasa boşluğun yerine geçen umudu, ona acılarının bir nebze hafiflemesine yardımcı oluyor.
Kayıp çocuk vakaları, toplumda oldukça hassas ve acı bir konu. Ülkemizde her yıl binlerce çocuk kaybolmakta ve bu durum, ailelerin yanı sıra toplumdaki herkes için büyük bir alarm zafiyeti oluşturmaktadır. Çocuklar, özellikle savunmasız oldukları için en kolay hedefler arasında yer alıyorlar. Ahmet Y.’nin oğlu Mustafa’nın kaybolduğu gün, bir çok aile için aynı korkunun peşine düşmesi de oldukça düşündürücüdür. Çocuk kayıpları, sadece kaybedilen bir bireyin değil, bir ailenin tüm dinamiklerini çökerten bir durumdur.
Bazı aileler, kaybolan çocuklarını geri bulmak için çaresiz bir savaş içindeler. Ahmet Y. de o babalardan biri. O, devlet yetkililerinin yaşanan kayıplar üzerine daha fazla eylemde bulunması ve toplumsal duyarlılığın artırılması gerektiğini savunuyor. "Oğlum geri dönsün diye savaşmaya devam edeceğim," diyor. Kayıp çocuklar konusunda doğru bilgilendirme ve toplumsal farkındalık, bu tür vakalarda bir nebze olsun sonuç alabilmek için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, polis ve güvenlik güçlerinin bu tür durumlarda daha aktif rol alması gerektiğine inanıyor.
Baba Ahmet’in yaşadığı travma ve bunun üstesinden gelme süreci, sadece kendi hayatını değil, etrafındaki birçok insanın hayatını da etkiledi. Komşuları ve arkadaşları, onun umudundan ve kararlılığından etkilenerek toplumsal bir hareket başlatma adımlarını atmaya karar verdiler. Bir araya gelerek, kaybolan çocuklara dair farkındalık etkinlikleri düzenlemeye başladılar. Kaybolan çocukların durumuna dikkat çekmek amacıyla medya ile işbirliği yaparak, toplumda büyük bir değişim yaratmayı planlıyorlar. Her bireyin kendine ait bir hikayesi olduğunu unutmamak gerekiyor; bazen bir baba, bazen bir anne, bazen de bir kardeş kaybolan bir evlada duyulan özlemi yaşamak zorunda kalıyor.
Son olarak Ahmet Y., “Her akşam, o kapının önünde onu bekliyorum. Bir gün geleceğine inanıyorum. Oğlum, kaybolmuş değil, bir gün doktor randevusundan dönecek” diyor. Bu sözler, sadece yaşadığı travmayı değil, umudunu da içine sindirdiği bir cümle dizisi. Çocukların kaybolduğu ve ailelerin çaresiz kaldığı bir dünyada, umudun ve sevginin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Ahmet’in hikayesi, yalnızca bir babanın kayıplarına duyduğu özlemi değil, aynı zamanda toplumsal bir bilince de parmak basıyor. Kayıp çocuk vakalarına dikkat çekmek, toplumumuzda daha büyük farkındalık yaratmak için önemli bir adımdır. Herkes, bir gün kaybolan evlatların geri döneceği umudunu taşımalı. O umut, belki de bir gün geri dönecek olan çocukların yolunda bir ışık olacaktır.