Hayat, bazı insanlar için sadece bir geçim kaynağı değil, tutku ve becerilerin buluştuğu bir yolculuktur. Türkiye’de bir dönem, birçok insanın günlük yaşamında yer alan zanaatsal meslekler, zamanla modernleşme ve sanayi devrimiyle birlikte azalmaya başladı. İşte bu değişimin ortasında, 77 yaşındaki Halil Usta, mesleğinin son temsilcisi olarak 63 yıldır işini büyük bir aşkla sürdürüyor.
Halil Usta, 1960 yılında çıraklıkla başladığı meslek hayatına, o yıllarda bir zanaat olarak görülen ahşap işleri ile adım attı. O zamanlar, evlerin yapı taşları olan kendi el yapımı eşyalar, masa ve sandalyeler, şehir hayatının vazgeçilmeziydi. Fakat sanayinin ve teknolojiye ulaşmanın getirdiği kolaylıklarla birlikte, el işçiliğine olan talep azaldı. Halil Usta, yıllar içinde ancak birkaçı kalan, eski el işçiliği ustalarından biri olarak, adeta yaşayan bir tarih haline geldi.
Halil Usta'nın atölyesi, el yapımı ürünler için kullanılan ahşaplarla dolu. İçerideki her köşeden, ustalığının izlerini görmek mümkün. Her alet, her malzeme, uzun yıllar süren tecrübenin ve bilgi birikiminin bir yansıması. Halil Usta, genç neslin bu mesleği terk etmesinin nedenlerini düşündüğünde, "Günümüz insanı hızlı tüketim alışkanlıkları ve modern hayatın getirdiği kolaylıklarla çok çabuk vazgeçiyor," diyor. Ustalık, sabır gerektirir. Oysa günümüz toplumu hız peşinde koşuyor.
63 yıllık meslek hayatı boyunca, Halil Usta yalnızca iş değil, aynı zamanda bir hayat felsefesi de geliştirdi. "Yaptığım her işte bir ruh vardır," diyor. "Her bir parça, benim emeğim, sevgim ve hayallerimle doludur." Usta, ahşapla olan ilişkisini bir sevgi hikayesi olarak tanımlarken, bu hikayenin ardında yatan sabrı ve azmi de vurguluyor. "Bazen bir parça ahşap, saatlerce, hatta günlerce emek ister. Ama sonunda ortaya çıkan her şey, ruhumun yansımasıdır."
Bugün, Halil Usta'nın atölyesi, sadece bir işyeri değil, aynı zamanda genç yüreklerin tecrübe kazanabileceği bir okul gibidir. Genç çıraklar ve meraklıları burada, eski zanaat bilgilerini öğrenerek, ustanın rehberliğinde kendilerini geliştiriyorlar. Halil Usta, gençlerin bu mesleği öğrenmelerinden büyük mutluluk duyuyor; fakat aynı zamanda endişelerini de dile getiriyor. "Umuyorum ki, gençler sadece geçici bir iş olarak değil, yaşamlarının bir parçası olarak bu mesleği benimserler," diye ekliyor.
Halil Usta'nın yaşamı, hem kendi mesleğinin hem de Türkiye’deki birçok zanaatsal alanın bir özeti haline geldi. Onun hikayesi, yalnızca bir meslek hikayesi değil, aynı zamanda yaşamı, sevgiyi ve sanatı birleştiren bir öykü. Yaşına rağmen her sabah işine veda ederken, ruhundaki bu tutkuyu taşımak için hala arzulu. Yaşadığımız dünyada, bu tür ustaların sayısının azalması, Coğrafi ve kültürel miraslarımızın da yok olduğu anlamına geliyor. Halil Usta'nın varlığı, bu mirası korumanın ne denli önemli olduğunun en güzel örneğidir.
Usta, 77 yaşına gelmiş olmasına rağmen, hala yeni projeler üzerinde çalışmayı seviyor ve gençlerinin yanında olmak için sabırsızlanıyor. "Yaşamak, öğrenmek ve paylaşmak için bir fırsat," diyor. "Ben, elimden geldiğince bu fırsatı değerlendiriyorum." Halil Usta, hayata dair verdiği bu mesajla, her yaştan insana ilham veriyor. Yaşadığı süre boyunca kendi tarif ettiği zanaatın son temsilcisi olarak, onun yaşam dirayeti ve azmi, ilerleyen yıllarda bile dillerden düşmeyecektir.
Sonuç olarak, Halil Usta'nın hikayesi, zamanla değişen ama kalplerde yer eden bir sevdanın öyküsü. Geleneksel zanaatların kaybolmaması, yeni nesillere aktarılarak yaşatılması adına, Halil Usta gibi ustaların varlığı büyük önem taşıyor. Kendisi, yalnızca bir usta değil, aynı zamanda bir öğretmen, bir mentor ve bir lider. Herkes için ilham verici bir yaşam tarzının sembolü olarak, mesleğinin son temsilcisi olmaya devam ediyor. Onun hikayesini dinlemek ve anlamak, yalnızca bir mesleği değil, bir kültürü ve ruhu keşfetmek anlamına geliyor.